İçeriğe geç

Göz gözü görmüyor ne demek ?

Göz Gözü Görmüyor Ne Demek? Öğrenmenin Görünmeyen Katmanlarına Bir Yolculuk

Öğrenme, kimi zaman bir odada sessizce not alırken, kimi zaman kalabalık bir sınıfta fikirlerin çarpışmasıyla başlar. Ama her durumda bir şey değişir: bakışımız. Eğitimciler olarak biliyoruz ki, öğrenmenin dönüştürücü gücü yalnızca bilgiyi aktarmakta değil, bireyin dünyayı yeniden görme biçimindedir. Bu yüzden, “göz gözü görmüyor” ifadesi, sadece fiziksel bir durumu değil; aynı zamanda insanın farkındalıkla kurduğu ilişkinin bir metaforudur.

“Göz Gözü Görmüyor” İfadesinin Anlamı

Dilimizde sıkça kullanılan “göz gözü görmüyor” deyimi, genellikle çok yoğun sis, karanlık, kalabalık ya da kaos ortamlarında kullanılır. Ancak bu ifade, derinlemesine düşünüldüğünde yalnızca hava koşullarını değil, insanın iç dünyasındaki bulanıklığı da simgeler. Bazen bilgi çoktur ama anlam azdır; bazen çevremiz insanlarla doludur ama iletişim kuramayız. İşte o zaman da göz gözü görmez.

Pedagojik Açıdan: Bilginin Yoğunluğu ve Anlamın Görünmezliği

Öğrenme teorileri açısından “göz gözü görmüyor” durumu, öğrencinin aşırı bilgi yüklemesiyle paralel düşünülebilir. Kognitif yük teorisi, bireyin bilgi işleme kapasitesinin sınırlı olduğunu vurgular. Öğrenciye çok fazla veri, kavram ya da görev verildiğinde öğrenme bulanıklaşır. Bu durumda bilgi, anlamın önüne geçer; göz, bilgiyi görür ama anlamı seçemez.

Bu noktada öğretmenin görevi, bilgiyi azaltmak değil, anlamı görünür kılmaktır. Çünkü öğrenme, aydınlıkta değil, farkındalıkta gerçekleşir.

Yapılandırmacı Öğrenme Yaklaşımıyla “Görmeye” Başlamak

Yapılandırmacı öğrenme yaklaşımı, bilgiyi doğrudan almak yerine bireyin kendi deneyimleriyle yapılandırmasını savunur. Bu perspektiften bakıldığında, “göz gözü görmüyor” anı, öğrencinin anlam oluşturma sürecinde geçici bir karanlık dönemdir. Kaos, öğrenmenin doğal bir parçasıdır.

Bir öğrenci yeni bir kavramla tanıştığında zihninde eski bilgilerle çatışma yaşar. Bu çatışma, bilginin yeniden düzenlenmesini sağlar. Eğitimcinin rolü, bu süreci destekleyerek öğrencinin kendi ışığını yakmasına yardım etmektir.

Toplumsal Boyutta: Gözün Görmediği, Kalbin Duyduğu

Toplumda da bazen “göz gözü görmüyor”. Bilgi çağında yaşıyoruz ama anlamın kıtlığı içindeyiz. Sosyal medyada sayısız veriyle karşılaşıyor, ama empatiyi, sabrı ve derin düşünmeyi kaybediyoruz. Bu durum pedagojik olarak eleştirel düşünme eğitiminin önemini hatırlatır. Öğrencilere sadece bilgiyi değil, bilgiyi sorgulama becerisini kazandırmak, bu sisli ortamda yol bulmalarını sağlar.

Paulo Freire’nin “ezilenlerin pedagojisi” tam da bu noktada devreye girer: Öğrenme, insanın dünyayı yeniden okuma ve dönüştürme eylemidir. Görmeyen göz, konuşmayan dil ve düşünmeyen zihin, özgürleşemez.

“Göz Gözü Görmüyor” Durumunda Öğretmenin Rolü

Öğretmen, sisin içinde yön gösteren bir fenerdir. Ancak o fener, yolun tamamını değil, bir adım sonrasını aydınlatır. Öğretmen, öğrenciyi bilgide boğmak yerine, anlamda yüzdürmelidir.

Bu bağlamda sorgulayıcı öğretim, aktif öğrenme, proje tabanlı öğrenme gibi yöntemler, öğrencinin kendi yolunu bulmasına olanak tanır. Öğrenci bir konuya kafa yorduğunda, başlangıçta hiçbir şey görmediğini düşünebilir. Fakat zamanla, bulanıklığın içinden netlik doğar. Bu da öğrenmenin en büyüleyici anıdır.

Bir Öğrenme Deneyimi Olarak Karanlık

Her öğrencinin öğrenme yolculuğunda “karanlık anlar” vardır. Bu anlar, yalnızca başarısızlık değil, dönüşüm potansiyelidir. İnsan bazen “göz gözü görmeyen” bir öğrenme sürecinden geçerek kendini yeniden inşa eder.

Bu yüzden öğretmenler, öğrenmenin bu kaotik ama verimli dönemlerine sabırla yaklaşmalı; öğrencinin kendi ışığını yakması için fırsatlar yaratmalıdır. Çünkü öğrenme, dışsal aydınlatmadan çok içsel aydınlanmayla ilgilidir.

Okuyucuya Sorgulama Soruları

– Son zamanlarda “göz gözü görmüyor” dediğiniz bir öğrenme anınız oldu mu?

– Bilgiyle dolu olduğunuz ama anlamdan uzaklaştığınız bir süreç yaşadınız mı?

– Öğrenme deneyimlerinizde karanlığı nasıl tanımlarsınız: bir engel mi, yoksa bir fırsat mı?

– Kendi öğrencilerinizin ya da çocuklarınızın “görmeye” başlaması için hangi yolları kullanıyorsunuz?

Sonuç: Görmenin Ötesinde Anlamayı Öğrenmek

“Göz gözü görmüyor” ifadesi, hem bireysel hem toplumsal düzeyde bir uyarıdır. Bazen bilgi çok, ama anlam azdır; bazen ışık fazla, ama yön belirsizdir. Eğitim, bu dengesizliği dengeleyen süreçtir.

Gerçek öğrenme, yalnızca gözle değil, zihinle ve kalple görmektir. Çünkü öğrenmenin nihai amacı, sadece görmek değil, anlamaktır. Ve anlamak, insanın hem kendini hem de dünyayı yeniden inşa etmesidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
vdcasino güncel girişprop money